İnsanların yağmuru
Bu şehirden kopup gider insanlar
izlerini yağmurlar, karlar yıkar...
Bu izlerin her sabah
kafalarına güneş çarpar,
rüzgarlar ovar omuzlarını,
Yine de silinmez anne,
silinemez...
Kopuk-kopuk yüzünd?n,
hafızasına akıb gider insanlar,
Rengi kaçar şehrin,
renklerini kapıp gider insanlar...
Her taraf gri bir sessizlikle kapanırken
Bu şehrin gözlerinden yağar-yağar insanlar,
Yür?ğinde islanır,
kaçıp gidemeyen zavallı garibanlar...
Öylece yağar-yağar...
Hasta yağmurlarında
Acil arabaları
Ş?msiyyeler gibi dolaşırlar...
Yağdıkça insanları
Geceleri,gündüzleri
yerinden oynar..
Dünya düşer gözünden...
Şu dünyanın içinde
boş kalır sokakları,
kafeleri,yolları...
Ara-sıra dolup-boşalan
ağır dükanlarından,
eyilir omuzları...
Kollarının altından
uzanır korka-korka,
ülke-ülke dolaşan,
şehir-şehir bulaşan
çıplak ölüm? doğru
binaları,evleri...
Tozlu ayaklarında
ağaçları bunalır,
Sıkılır çimeni,çiçekleri
Başının üstündeki kuşlar da özlerler
zaman-zaman kaybolan
neşeli insanları...
Kim bilir,belki de kendi dillerinde
küfür bile ederler,
Herkesin saklandığı,
Kimsenin hoşlanmadığı
Şu lanet karentinayı...
Demek ki, şehirler de hastalanabilirmiş,
ülkeler de...
Ne söyleye bilirimki daha?
Üzülme, anne,üzülme,
Her şey iyi olucak sonunda.
Şimdi saçlarının ucuna dek umutlarımız yürüyor bu şehrin,
Her gün dualarımız elini alnına koyup ölçüyor ateşini.
Belki de en güzel aşı sevgidir...
Senin dediğin gibi...